23 Eylül 2013 Pazartesi

Görünce gösteren mi ? Yoksa gösterince gören mi ?





Sonbaharları, ilkbaharları.. ve onun sebebiyle gelen yağmurları sevmişimdir. İçsel bir huzurla mevsimin karşısına çıkar, uzak diyarlara bakarak hayallere dalarım. Sorgularım.



Fıtri midir? Sonradan edinilmiş özellik midir? Bilmem, ama sorgularım. Misal biri bir şey anlattığında bir kanaat oluşması için destekleyici başka bir şey ararım. Madde alemine has olan bu özellik çok zaman huzur verdiği gibi* çok zaman da başıma bela olmuştur. Çoklarının yaptıkları gibi ! Birilerini sürekli tasdik ederek kolay yolu seçersiniz. Ya da zor olan yolu seçer "kendi kişiliğinizi" yaşamaya gayret edersiniz. İlk yolun pek yükü olmadığı için başlarda kolaydır. Hem pek başınızda ağrımaz.  Fakat yaş ilerledikçe yükünüz artar, bir müddet sonra az olan ve biriken yükleri belki taşıyamaz olur bırakır, düşer, oracıkta kalırsınız. Kimse yüzünüze bakmaz. Kimse sizi umursamaz. Hatta o kimseler, umursamadıkları gibi bununla da kalmaz, geçmişinizi önünüze koyarak bir nevi eğlenir, sizi yok edercesine kemirirler..... 


İkinci yol ise her daim mutlu etmeyebilir.. Çok zaman ağırdır. Bazen serttir.  Üzülmeyin cancağızım, neticesi güzeldir. Öyle ya "başak olgunlaştıkça eğilir"... Yaşınız ilerledikçe yükünüz azalır. Paha biçilmez bir hafiflik hissedersiniz. Geceleri, vicdanı susturmak için uyuşturucu almazsınız, hem sakinleştirici haplara ihtiyacınız olmaz. Unutmak için "güya eğleniyor gibi" de yapmak, kendinizi aldatmak zorunda kalmazsınız. Öyle ya, İnsan en zor kendini, yapamayacağını bile bile "vicdanını" aldatır!. Unutmakla ilgili sorun olmayınca geriye baktığınız zaman tertemiz sayfa hep boştur. Onun içinde içiniz hoştur.





Vaktiyle edindiğim tecrübeye ait iki karakter canlandı gözümde. Biri azgınca saygınlık isteyen, diğeri naif ve nazik yaşayan, saygınlığı hak eden. Yaşadığımız toplumda, ayak bastığımız topraklarda bunlardan çokça var. Karakter karmaşası içinde, bunlara benzer, farklı karakterler ile döllenmiş yeni karakterlerde mevcut. Hani kırma dediklerimizden. 

  
Kimisi; saygınlık görünce saygınlık göstermek ister. Bu tipler peşin çalışırlar. Kaporayı verdiğiniz zaman artık top ondadır. Dilerse daha evlâsını verir, dilerse vermez. Çok zaman biraz daha ister. Bir vakit sonra kolunuzu kurtarırsanız ne âla..


Kimi ise verir ve umutla almayı bekler, sabreder. Almasa dahi, ilahi nazarla verilene şükreder. Çünkü onun nazarında almamak demek te almaktır. Her ne kadar alınan şeyin maddi bir karşılığı olmasa da;  Böyleleri, olaylara ilahi nazarla bakarlar. Onlar için vermek; Emaneti sahibine teslim etmekle aynı manayı taşır. Vermenin huzuru, erdemi fazlasıyla alınmış bir cevaptır. 



........ / .......

Birisi; vaktiyle birisinden bir şey ister. Diğeri ona şu üç şekilde cevap verebilir. 



- Ya aynıyla istediğini verir,



- Ya istediğinden daha güzelini,



-  veyahut; İstediği şeyin, isteyen kişiye zararlı olduğunu bildiği için vermez. Tehir eder ki; Alacağı şey ile mutlu olacağını zan eden "sevgili" zarar görmesin.



İşte son yoldaki sizi yolda bırakmaz. Vermezseniz darılmaz. her ne kadar gerçek manada mülk onun olsa da.. Mecazi manada emanet verdiğiniz her şeyi sizden daha iyi saklar, muhafaza eder.



Has olanı, güzel olanı bulabilene ne mutlu. Bulduğun zaman, kaçacakmış gibi tutacaksın, bırakmayacaksın cancağızım... Ama öyle hassas tutacaksın ki "Tuttun mu koparmayacaksın."

Onu olması gereken özünden, vatan-ı asliye sinden uzaklaştırmayacaksın. O orda duracak. Sen ve senin gibi garip yolculara meyvelerini sunacak. Sen geleceksin, gideceksin. Senin gibiler için o, orada var olacak.







Dipnot:

* Evet; İnsan söylediği sözün kölesi söylemediğinin efendisidir.